Can & Can't (Olanak - Kapasite - Yetenek - Yeterlilik - İzin Bildirme)
Can & Can't (Olanak - Kapasite - Yetenek - Yeterlilik - İzin Bildirme)
Can; dilimize - bilir, bılır, -ebilmek gibi eklerle çevirebileceğimiz bir (modal) özel yardımcı fiildir. Özne bir eylemi kolayca yapıyorsa - zorlanmıyorsa -, kapasitesi bu eylem için yeterli ise can cümlede yer alır. Ben, futbol oynayabilirim. Annem cok güzel yemek pişirebilir. Uzun boylu çocuk tavana dokunabilir. Kedi, ağaca tırmanabilir, gibi örnekler öznenin yeterliliğini - kapasitesinin belirtilen eylem için uygun olduğunu - bize gösterir. Can; bütün öznelerle kullanılabilir. Fiil yalın haldedir; sonuna ek veya takı almaz. Örnekleri inceleyiniz.
A barber can cut your hair. | (Berber, (senin) saçını kesebilir.) |
A Science teacher can do experiments in the lab. | (Bilim öğretmeni, labaratuvarda deneyler yapabilir.) |
Cheetahs can run very fast. | (Çitalar, çok hızlı koşabilir.) |
Frogs can live under water. | (Fareler, su altında yaşayabilir.) |
My mother can prepare dinner. | (Annem, akşam yemeğini hazırlayabilir.) |
We can walk to school every day. | (Biz, her gün yürüyerek okula gidebiliriz.) |
Her brother can make some sandwiches. | ((Onun) Erkek kardeşi, birkaç sandviç hazırlayabilir.) |
An actor can perform a play at the theatre. | (Aktör, tiyatroda bir oyunu oynayabilir.) |
She can make a cake with strawberries. | (O, çilekli pasta yapabilir.) |
Brigitte can speak French very well. | (Brigitte, çok iyi Fransızca konuşabilir.) |
Harun can play basketball and football very well. | (Harun, çok iyi basketbol ve futbol oynayabilir.) |
Polar bears can live only in the North Pole. | (Kutup ayıları, yalnızca Kuzey Kutbu'nda yaşayabilir.) |
I can swim a long distance. | (Ben, uzun mesafe yüzebilirim.) |
Donkeys can carry people. | (Eşekler, insanları taşıyabilir.) |
I can do my homework every day. | (Ben, her gün ödevimi yapabilirim.) |
You can speak five languages fluently. | (Sen, akıcı bir şekilde beş dili konuşabilirsin.) |
We can run 100 metres in twenty seconds. | (Biz, yüz metreyi yirmi saniyede koşabiliriz.) |
Your elder sister can wash the dishes. | (Ablan, bulaşıkları yıkayabilir.) |
You are a clever boy. You can learn Spanish easily. | (Sen, zeki bir çocuksun. İspanyolcayı kolayca öğrenebilirsin.) |
A microwave can make some popcorn. | (Mikrodalga fırın, biraz mısır patlatabilir.) |
I am a professional musician. I can play the drums very well. | (Ben, profesyonel müzisyenim. Ben, davulları çok iyi çalabilirim.) |
A computer can store information. | (Bilgisayar, bilgi depolayabilir.) |
I am hungry now. I can order my meal. | (Ben, şimdi açım. Yemeğimi sipariş edebilirim.) |
His mother can bake some delicious cookies. | (Annesi, birkaç lezzetli kurabiye pişirebilir.) |
The students can play football at weekends. | (Öğrenciler, hafta sonlarında futbol oynayabilir.) |
You can get up early on weekdays. | (Haftaiçi günlerde erken kalkabilirsin.) |
The weather is very hot today. You can wear your thin cloths. | (Bugün have çok sıcak. Sen, ince giysilerini giyebilirsin.) |
You can water the flowers every day. | (Sen, her gün çiçekleri sulayabilirsin.) |
The weather is snowy now. They can make a snowman. | (Şimdi hava karlı (kar yağışlı). Onlar, bir kardan adam yapabilirler.) |
Suna looks tired. She can have a rest. | (Suna, yorgun görünüyor. O, dinlenebilir.) |
You can go to school by school bus. | (Sen, servis otobüsü ile okula gidebilirsin.) |
Sue can meet her friends at weekends. | (Sue, hafta sonlarında arkadaşlarıyla görüşebilir.) |
Can you help me with doing my homework? | (Ödevimi yaparken bana yardım edebilir misin?) |
Can I use your computer? | (Ben, senin bilgisayarını kullanabilir miyim?) |
Can I have a cup of coffee? | (Ben, bir fincan kahve alabilir miyim?) |
Can we have the bills, please? | (Lütfen, biz hesabı alabilir miyiz?) |
Can I pay by credit card, please? | (Lütfen, ben kredi kartı ile ödeyebilir miyim?) |
Can I have this chocolate cake, please? | (Lütfen, bu çikolatalı keki alabilir miyim?) |
Can you do your homework by yourself? | (Sen, ödevini kendi kendine yapabilir misin?) |
Can you look after a cheetah? | (Sen, bir çitaya bakabilir misin?) |
Can you speak five languages? | (Sen, beş dil konuşabilir misin?) |
Can you have a healthy diet? | (Sen, sağlıklı bir perhiz yapabilir misin?) |
Can you play any computer games? | (Sen, hiç bilgisayar oyunları oynayabilir misin?) |
Can he sing some songs in Spanish? | (O, bazı şarkıları İspanyolca söyleyebilir mi?) |
Can bees fly? | (Arılar, uçabilir mi?) |
Can your mother make any cheese sandwiches? | (Annen, peynirli sandviç hazırlayabilir mi?) |
Can you get up early on school days? | (Sen, okul günlerinde erken kalkabilir misin?) |
Can frogs live under water? | (Kurbağalar, su altında yaşayabilir mi?) |
Sheep and cows can't eat meat. | (Koyunlar ve sığırlar, et yemez.) |
I am a fat boy. I can't eat fast food. | (Ben, şişman bir çocuğum. Ben, hazır yiyecekler yemem.) |
I am a nervous man. I can't watch the news on TV in the evenings. | (Ben, sinirli bir adamım. Akşamları televizyonda haberleri izlemem.) |
Liza is a student. She can't help her mother at home. | (Liza, öğrenci. O, evde annesine yardım edemez.) |
Lions can't eat vegetables. | (Aslanlar, sebze yemez.) |
The weather is very hot today. You can't wear your thick clothes. | (Bugün, hava çok sıcak. Sen, kalın giysilerini giymezsin.) |
A Music teacher can't train the school football team. | (Bir müzik öğretmeni, okul futbol takımını çalıştıramaz.) |
I am ten years old. I can't drive a car. | (Ben, on yaşındayım. Bir otomobil kullanamam.) |
Babies can't swim in the pool. | (Bebekler, havuzda yüzemez.) |
Camels can't live in Antarctice. | (Develer, Antarktika'da yaşayamaz.) |
A washing machine can't wash the dishes. | (Çamaşır makinası, bulaşık yıkamaz.) |
Your left arm is broken. You can't play table tennis with me now. | (Senin sol kolun kırık. Sen, şimdi benimle masa tenisi oynayamazsın.) |
Sue is very fat. She can't run very fast. | (Sue, çok şişman. O, hızlı koşamaz.) |
I have a stomachache. I can't eat anything. | (Midem ağrıyor. Ben, hiçbir şey yiyemem.) |
If the film is boring, you can't watch that film again. (Eğer film sıkıcıysa, sen o filmi tekrar seyretmezsin.) |
You can't touch the ceiling if you are very short. (Eğer sen kısa boyluysan, tavana dokunamazsın.) |
If he is very strong, he can lift this box. (Eğer o çok kuvvetliyse, bu kutuyu kaldırabilir.) |
You can't go to your school if you are ill. (Eğer sen hastaysan, okuluna gidemesin.) |
If Hakan is hungry, he can eat a cheese sandwich. (Eğer Hakan açsa, o bir peynirli sandviç yiyebilir.) |
Suna can join a volleyball team if she gets bored at weekends. (Eğer Suna hafta sonlarında sıkılırsa, bir voleybol takımına katılabilir.) |
If your mother is a diabetic, she can't drink tea with sugar. (Eğer annen şeker hastasıysa, o şekerle çay içemez.) |
You can't drive it if your car is very old. (Eğer araban çok eskiyse, onu kullanamazsın.) |
If you want a computer, you can save some money. (Eğer sen bir bilgisayar istiyorsan, biraz para biriktirmelisin.) |
You can turn right if you see this sign. (Eğer sen bu işareti görürsen, sağa dönebilirsin.) |
Yorumlarınız
çok teşekkürler
hiç beyenmedim
güzel
Eeeee güzel herhalde
Çok uzun anlamadım
Can örnekleri çok uzun .
kafamı karıştırdı
Konu anlatımı
İngilizce konu anlatımı Türkçe anlamlarıyla birlikte, örnek cümleler ile anlatılmaktadır.